100 yaşına basmayı başaran iki kadının hikayesi, herkesin merak ettiği uzun yaşamın sırlarını aydınlatıyor. Geleneksel inançların aksine, bu kadınlar sağlıklı bir yaşam sürdürmenin ve uzun yaşamanın anahtarının diyet ve egzersiz değil, ruhsal denge, sosyal etkileşim ve yaşam sevgisi olduğuna inanıyor. Dünyanın dört bir yanındaki yaşam tarzlarına dair yapılan birçok araştırma, sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel aktivitenin genel sağlık için önemli olduğunu gösterse de, bu iki centilmenin anlatımları bir başka boyut kazandırıyor. İşte, uzun ve sağlıklı bir yaşam sürdüren 100 yaşındaki bu iki kadının ilginç hikayesi.
Marianne ve Suna, 100 yıllık bir geçmişin ne demek olduğunu yalnızca sayıları ile değil, aynı zamanda hayata yönelik bakış açılarıyla da gösteriyorlar. Her ikisi de güçlüklerle dolu bir yaşam geçirirken, asla ruh hallerini olumsuz etkileyen olaylardan başka bir şeklide etkilenmemişler. Gün boyunca sosyal etkileşimde bulunmak, yeni insanlarla görüşmek, anılarını paylaşmak ve sık sık gülümsemek, onların mutluluk formülünün önemli bir parçası. Suna, “Hayat çok kısa, eğlenmemek için nedenimiz yok” derken, Marianne her zaman yeni deneyimlere açık olmanın önemine değiniyor. Uzun yaşamak için zihnin taptaze kalması gerektiğini vurguluyorlar ve bu da sosyal yaşantılarının temelini oluşturuyor.
Sırasıyla birçok diyet denemesi, farklı egzersiz programları ve sağlıklı yaşam rehberleri, çoğu zaman insanları sadece dış görünüşlerine odaklanmaya zorluyor. Fakat, Marianne ve Suna, bunun ötesine geçiyor. Onlar, zihin sağlığının ve kendine duyulan sevginin, fiziksel sağlığa olan katkısını tüm içtenliğiyle anlatıyorlar. “Kendini sevmeden ne hayattan zevk alırsın, ne de sağlıklı bir hayat sürdürebilirsin” diyen Marianne, her sabah aynaya bakarak kendine düşkünlüğünü aşılamakta. Suna ise, sevdiklerine hissettirdiği sıcaklığı ve karşılaştıkları zorluklarda gösterdikleri sabrı, uzun yaşamlarının en büyük sırları arasında görüyor.
Bu kadınların tercih ettiği yaşam tarzı, her şeyden önce huzura ve içsel dengeye dayalı. Her akşam bir saat meditasyon yapmak, günlük yürüyüşlere çıkmak ve bol bol kitap okumak, onların hem zihinsel hem de bedensel dengesini sağlıyor. Sağlıklı yaşam önerileri arasında pek fazla yer almasa da, bu kadınlar, yaşam tarzlarının temellerinin bu unsurlara dayandığını vurguluyor. Yıllar geçtikçe, bedenin de ruhun da ihtiyaç duyduğu şey, kendine zaman ayırma ve ruhsal olarak dinlenme noktasında dayanışma yaratmamız gerektiği ortaya çıkıyor.
Sonuç olarak, yüzyılı geçen bu iki kadın, modern yaşamın hızı içinde kaybolmadan, öz benliklerine sadık kalmışlar ve bunun sonucunda sağlık, mutluluk ve uzun yaşamı yakalamışlar. Gereksiz diyetleri ve egzersiz programlarını bir kenara iterek, ruhsal ve sosyal etkileşimi ön planda tutmaları, bize hayatta kalmanın fiziksel boyutunun ötesine geçebileceğini göstermektedir. Eğer bu kadınlar gibi bir asra yaklaşmak istiyorsanız, belki de yapmanız gereken ilk şey, hayatı sevmeye ve her anına değer vermeye başlamak olmalıdır. Unutmayın; uzun yaşam, sağlıklı yaşamdan öte, sevinç ve huzur dolu bir yaşamdır!