Son dönemde, sosyal medya platformlarına yönelik uygulanan kısıtlamalar, dünya genelinde olduğu kadar Türkiye'de de büyük bir tartışma konusu haline geldi. Kullanıcıların günlük yaşamlarının vazgeçilmez bir parçası olan bu platformlar, iletişim, bilgi paylaşımı ve sosyal etkileşim açısından büyük bir rol oynamaktadır. Ancak, Whatsapp, Instagram, TikTok, Facebook ve YouTube gibi popüler sosyal medya uygulamalarındaki kısıtlamalar, bireylerin özgürce düşünmesini ve ifade etmesini engelliyor. Bu durum, hem kullanıcıları rahatsız ediyor hem de sosyal medya özgürlüğü tartışmalarını alevlendiriyor.
Devletler ve hükümetler, sosyal medya kısıtlamalarını neden uyguluyor?Bu sorunun cevabı, genellikle siyasi ve toplumsal düzende yatıyor. Özellikle ülkelerde kamu düzenini sağlamak ve isyanları önlemek amacıyla sosyal medya platformlarına kısıtlamalar getirildiği görülüyor. Ancak bu tür önlemler, birçok sosyal medya kullanıcısı tarafından eleştirilen bir yaklaşım. Kullanıcılar, bu platformların sansüre uğramasının, bilgi akışını kısıtlayarak toplumu olumsuz etkilediğini düşünüyor. Örneğin, Twitter ve Facebook gibi sosyal medya kanallarında, kullanıcıların özgürce ifade ettiği düşüncelerin hemen engellenmesi, demokratik bir toplumda kabul edilemez bir durum.
Whatsapp uygulamasında uygulanan yasaklar oldukça dikkat çekici bir hal aldı. Kullanıcıların mesajlaşma uygulamasında iletişimlerini sağlarken, belirli kelimelerin ya da konuların engellenmesi, bireylerin özgür bir şekilde düşüncelerini paylaşmasını zorluyor. Aynı şekilde, Instagram üzerinde yapılan kısıtlamalar, kullanıcıların günlük yaşamlarını paylaşmasını ve toplumsal olaylar hakkında seslerini duyurmasını engelliyor. TikTok ise, genç kullanıcı kitlesinin oluşturduğu içeriklerle sosyal medya dünyasında oldukça popüler hale gelmişken, içerik sınırlamaları ile dikkat çekiyor. Bu durum, gençlerin kendilerini ifade etme yollarının daralmasına yol açıyor, bu da sosyal medyanın ne kadar önemli bir iletişim aracı olduğunu gösteriyor.
Bu kısıtlamalara karşı özellikle genç kullanıcıların tepkisi oldukça sert. Sosyal medya mecralarında #freedomofspeech ve #socialmediakisitlama gibi etiketlerle bu durumu protesto eden kullanıcılar, özgürlüklerini kısıtlayan uygulamalara karşı bir araya gelmeye çalışıyor. İnsanlar, sosyal medyanın sadece bir iletişim aracı olmanın ötesinde, düşünce ve ifade özgürlüğünün bir sembolü olduğunu savunuyor.
Birçok sosyal medya uzmanı, bu kısıtlamaların yalnızca geçici bir çözüm olduğunu ve kalıcı sonuçlar doğurmadığını belirtiyor. Kullanıcıların kendilerini ifade edebilecekleri daha adil ve özgür platformlar yaratılması gerektiğini savunuyorlar. Kısıtlamaların sona ermesi ve kullanıcıların sosyal medya üzerindeki özgürlüklerinin tekrar sağlanması için, kamuoyunun daha fazla ses çıkarması ve bu alandaki yasaların gözden geçirilmesi gerektiği vurgulanıyor.
Sonuç olarak, Whatsapp, Instagram, TikTok ve diğer sosyal medya platformlarındaki kısıtlamalar, hem bireylerin özgürlüğünü etkileyen hem de toplumun genel yapısını olumsuz yönde etkileyen bir durum teşkil ediyor. Kullanıcıların bu tür kısıtlamalara karşı daha fazla ses çıkarması gerekmektedir. Gelecek dönemlerde, sosyal medya özgürlüğünün yeniden tesis edilmesi ve kısıtlamaların sona ermesi umuduyla, bu tartışmaların devam edeceği aşikardır.