Şanlıurfa, Türkiye’nin güneydoğusunda yer alan tarihi ve kültürel açıdan zengin bir şehir olmakla beraber, son zamanlarda meydana gelen bir olayla gündeme geldi. Eylül ayında meydana gelen bu olayda, evlat tarafından işlenen bir cinayet, toplumda derin yaralar açtı. Olayın merkezinde baba ile evlat arasındaki bağın nasıl bir kan deryasına dönüştüğü ve anneden susturulan haykırışlar yer alıyor.
Olay, Şanlıurfa’nın Sırrın Mahallesi'nde, akşam saatlerinde gerçekleşti. Geriye dönük sağlıklı bir ilişki tanımlamak zor olsa da, eve gelen şiddetli sesler, komşuları tedirgin etti. Genç adam, sinir krizine girmiş bir halde önce babasını bıçakladı, ardından da annesiyle de kavga etmeye başladı. Bu durum mahallede korku dolu anlar yaşanmasına sebep oldu. Komşular, hemen durumu polise bildirdi. Olay yerine gelen güvenlik güçleri, kanlar içinde kalan baba ve yaralı anneyle karşılaştı.
Baba, olay sırasında yaşamını yitirirken, anne ise ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Toplumda bu durum büyük bir infial yaratırken, cinayetin nedenine dair spekülasyonlar başladı. Aile içindeki meselelerin sonucunda yaşanan bu tür olayların önünün nasıl alınacağına dair tartışmalar, sosyal medyada hızla yayıldı. Konsensüs, aile içi şiddetin önlenmesi ve genç bireylerin psikososyal destek almasının gerekliliği üzerinde yoğunlaştı. Kriz anında çocuklara rehberlik etmenin ve ebeveynlik becerilerinin öneminin altı çizildi.
Yaşanan bu üzücü olay, sadece Şanlıurfa’da değil, tüm ülkede aile içi şiddet ve bireylerin ruhsal durumu hakkında tartışmaları yeniden alevlendirdi. Uzmanlar, aile içi sorunların çözümünde eğitim ve destek sisteminin güçlendirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. Özellikle gençlerin ruh sağlığına dair oluşabilecek olumsuz etkileri önlemenin ve kriz dönemlerinde nasıl bir yol izlenmesi gerektiğine dair farkındalık yaratmanın önemine değiniyorlar.
Şanlıurfa’daki olayın ardından aile içi şiddeti önlemek amacıyla çeşitli kurumlar, programlar ve projeler geliştirilmesi yönünde çağrıda bulunuyor. Okullarda uygulanacak olan rehberlik programları, çocukların psikolojik destek alabilmesi için gereklilik haline gelmiş durumda. Ayrıca, aile içinde iletişim biçimlerinin değiştirilmesine ve anlaşmazlıkların sakin bir şekilde çözülmesine dair bağlamların oluşturulması gerektiği ifade ediliyor.
Bu tür olayların önüne geçilmesi açısından toplumun her kesimini ilgilendiren bir mesele haline gelen aile içi şiddet, yaraların sarılmasının yanı sıra, sosyal yardımlaşmanın ve dayanışmanın artırılmasını gerektiriyor. Psiko-sosyal destek sistemlerinin yaygınlaştırılması, ailelere danışmanlık hizmetleri sunulması ve sağlıklı iletişim yöntemlerinin öğretildiği seminerler, bu konuda atılacak adımlar arasında yer alıyor. Ne yazık ki, bir bireyin bir diğerine zarar vermesi, aile içinde, toplumda ve ülkede derin travmalara yol açabiliyor.
Şanlıurfa’daki bu trajik olay, yalnızca bir cinayet hikayesinden ibaret değil; aynı zamanda aile içindeki çatışmaların ne denli yıkıcı olabileceği konusunda da uyarıcı bir ders niteliği taşıyor. İnsanlar, en sevdiklerine zarar verirken yaşadıkları içsel krizleri ya da baş edemedikleri sorunları başka bir yolla çözebileceklerine dair bir bağ kurmalı. Eğitim, destek ve iletişim, aşmanın anahtarı olarak düşünülmeli. Herkesin duyduğu derin bir üzüntü, insanlığın ortak vicdanını sarmalamalı ve bu konu üzerinde düşünülmesi gereken ciddi bir mesele olduğu unutulmamalıdır.