Son günlerde Orta Doğu’da tırmanan gerilim, İsrail'in Suriye’ye yönelik askeri hamleleriyle yeni bir boyut kazandı. İsrail Genelkurmay Başkanı, Suriye'de belirli hedeflere yönelik saldırı planlarını onayladı. Bu durum, yalnızca bölgedeki güvenlik dinamiklerini değil, dünya genelindeki siyasi dengeleri de etkileyebilir. Ülkeler arasındaki ilişkiler, özellikle de ABD, İran ve Rusya’nın Suriye’deki varlığı düşünüldüğünde, bu gelişme oldukça kritik bir öneme sahiptir.
İsrail Hava Kuvvetleri’nin yeni operasyonel planları, Suriye'nin İran destekli milis grupların barındığı bölgelerine yönelik yoğunlaşmış durumda. Genelkurmay Başkanı’nın onayladığı bu planlar, özellikle Lübnan sınırındaki hassas noktalar ile Golan Tepeleri çevresindeki askeri unsurlar üzerinde derinlemesine bir inceleme gerçekleştiriyor. Askeri analistler, İsrail’in bu hamlesinin arka planında sadece İran tehdidinin değil, aynı zamanda Suriye hükümetinin güçlenmesi ve uluslararası destek bulması da yattığını düşünüyor.
İsrail, yıllardır Suriye’deki İran varlığına karşı aktif bir politika izlemekte. Bu bağlamda, rejim karşıtı muhalif gruplara destek vermek, stratejik olarak önemli gördüğü bölgelerde hava saldırıları düzenlemek gibi çeşitli yöntemler kullanıyor. Özellikle son aylarda, Suriye topraklarında meydana gelen çatışmaların artması, İsrail’in harekete geçmesine zemin hazırlamış oldu. Hedefleri doğrultusunda daha geniş bir operasyon planı devreye sokulması, bölgedeki güç dengesini de etkileyecek gibi görünüyor.
İsrail’in bu askeri planları, bölgedeki ülkelerin yanı sıra uluslararası kuruluşlardan da farklı tepkiler alıyor. İran, İsrail'i uluslararası hukuku ihlal etmekle suçlarken, Suriye hükümeti de yanıt verme tehdidinde bulundu. Dahası, Rusya’nın Suriye'deki askeri varlığı da bu planların gerçekleşme ihtimalini etkileyen bir unsur olarak öne çıkıyor. Rusya, Suriye’deki etkisini korumak için hem Esad rejimine hem de İsrail’e baskı uygulamak isteyebilir.
ABD’nin tutumu ise hâlâ belirsizliğini koruyor. Biden yönetiminin, İsrail’in Suriye’deki operasyonlarını destekleyip desteklemeyeceği merak konusu. Geleneksel olarak, ABD, İsrail'in güvenliğine yönelik tam destek vermekte; fakat Suriye’deki komplike durumu göz önünde bulundurulduğunda, ABD’nin askeri bir müdahaleye onay verip vermeyeceği zamanla netleşecek.
Öte yandan, bölgedeki diğer Arap ülkeleri de İsrail’in bu hamlelerinden etkilenebilir. Özellikle, normalleşme süreçleri içerisinde olan bazı ülkeler, bu tür tehditler karşısında nasıl bir tutum alacakları konusunda düşünmek zorunda kalacak. Birçok analist, Suriye'ye yönelik bu askeri stratejinin, Orta Doğu'daki daha geniş bir çatışmaya dönüşme potansiyeline de dikkat çekiyor.
İsrail'in Suriye'ye yönelik bu askeri planları, sadece askeri bir strateji değil, aynı zamanda siyasi bir mesaj olarak da algılanabilir. Amaç, Suriye’nin elindeki İran varlığına karşı bir savaşı kazanan bir görünüm sergilemek ve bölge üzerindeki baskısını artırmak. Ancak, bu tür stratejilerin getirebileceği olumsuz sonuçlar da göz ardı edilmemeli. Savaş ve çatışma ortamı, sivil halk üzerindeki olumsuz etkileri artırarak uluslararası kamuoyunun tepkisini çekebilir.
Sonuç olarak, İsrail Genelkurmay Başkanı’nın onayladığı Suriye'ye yönelik saldırı planları, bölgedeki gerginliklerin artmasına ve askeri bir tırmanışın önünü açmaya hazırlanıyor. Önümüzdeki günlerde yaşanacak gelişmeler, sadece Orta Doğu’yu değil, global politikayı da derinden etkileyecek gibi görünüyor. İlerleyen süreçte, bölgedeki tüm aktörlerin nasıl bir strateji izleyeceği, bu durumun uluslararası ilişkiler üzerindeki etkilerini belirleyecektir.